Sayfalar

11 Eylül 2012 Salı

My Sister's Keeper (Kız Kardeşimin Hikayesi)

Dikkat! Spoiler içerir.

Kanser olan kız kardeşinize yedek parça temin etmek için dünyaya geldiğinizi bilseydiniz ne yapardınız?

Gerçekten acıklı bir filmdi. Hangi açıdan bakarsanız bakın hüzünlüydü. Mesela evin küçük kızı açısından bakarsak sizin dünyaya geliş sebebiniz kanser olan kız kardeşinizi kurtarmak...Filmin başında da söylediği gibi tamamen planlanmış bir çocuksunuz DNAlarınız bile...
Kanser kızın açısından baktığımızda daha hayatı yaşayamadan küçücük bir çocukken bu hastalığa yakalanmışsınız ve 5 yıl boyunca bununla yaşamışsınız. Bunun ne kadar zor olduğunu anlamak için fazla düşünmeye gerek yoktur herhalde. Ama beni en çok etkileyenlerden biri Montana kısmıydı.En çok sevdiği yer orasıymış. Belki de gittiği tek yer olduğu için...
Zaten annenin tarafı ayrı bir hüzünlü hangi anne kabullenebilir ki küçücük kızının kanser olduğunu? Cameron Diaz da çok güzel üstesinden gelmiş bu rolün.



Bu sahne acıklıydı.Tabii Arka Sokaklardaki kadar olmasa da. Aynı şeyler Komiser Mesut'un başına da geliyordu. Tabii Mesut'un konuşması alttan çalan fon müzik de etkili bunda. E severiz acıtasyonu Türk milleti olarak...







Bu çifti yakıştırmıştım filmde. Thomas Dekker'imiz de kanser bir çocuğu oynadı. Bir replikte kardeşi nasıl hissettin gibi bir şey sormuştu yanlış hatırlamıyorsam ve Kate'in cevabı ''Diğer parçamı bulmuş gibi...'' Çocuğun erken ölmesi de ayrı bir üzdü tabii...








Ve son olarak bu kadar dramatizmin yanında mesaj veren başka bir konu: 11 yaşındaki kızın kendi isteği olmadan organ bağışı yaptırılmasıyla ilgili ailesine dava açması ve kazanması. Bunu kendi isteğiyle yapmadı tabii ama sonuçta insanlara örnek olabilecek bir olay. Beden hürriyeti...Türkiye'de böyle olayların olacağını pek sanmıyorum ama gelişmekte olan bir ülkeyiz:)




Bu filmin kitap hali de varmış. Okumadım ama okumayı isterim. İzlemenizi tavsiye edebileceğim bir film. Sonuçta bazen düşünmeye ve bir kaç damla göz yaşı dökmeye ihtiyacımız olabiliyor...

6 Eylül 2012 Perşembe

Bizim Evin Halleri...

Yazı dizisini olacağını düşündüğüm bir post bu. Resimleri çektikçe güncelleyeceğim. Bizim ailedeki garip olayları resimleyip paylaşacağım:)
Başlayalım o zaman ;

 Neye benziyor sizce? Evet o bir kek! Annemin keki...(3 defa fırında pişmesine rağmen inatla kızarmayan kek)

 Kapı önü sohbetlerinde uyuya kalan çocuk...#2çiftlafuzatılırsa

 Bu belki de en garibi ablam bana meyve tabağı hazırlamış.Hani ömürde 1 kez görülecek olaylar var ya işte bu onlardan


 Evinizde bahçe yok mu hiç dert etmeyin. Size yaratıcı annemden yaratıcı bir formül. Bir adet eski enerji tankerini ortadan ikiye kesiyorsunuz yan yana koyuyorsunuz gelsin marullar, patlıcanlar, biberler...


 Bu da bahçenin(!) genç hali...

 Kadınların yatak yapma çalışması.Vurun beni. Ne işin var abla o yatağın içinde ?

Çok hayvan sever bir aileyiz. Yağsız yerinden olsun lütfen !

 Kahve beyazlatıcısı(bu arada altı kırmızı çizgiyle çizildi imla kurallarına da uymamışlar ismini yazarken cık cık cık). Daha orijinal bir isim bulunamazdı. Teşekkürler BIM.

 Onun üstüne çıkmasa boyu yetmiyor suya da ...

 Saat evimizde yılını devirmek üzere. Ve ters durduğunu yeni anlıyoruz. Biz o kadar dakik insanlarız işte...

 Pek hoş bir fotoğraf değil ama ablamın sigara izmariti bile bir artist duruşa bak ya !!

 Bu evimizin en garip fotolarından biri. Benim masamda bir kitap??? Ne işin var orada senin yerine klavye olmalıydı :(
 Yemedim yedirdim... Bu günlere getirdim...

 Kamerayı görüp abla beni çek diye atlarsan insanların önüne işte böyle bloglarına koyarlar seni. #Ünlüoldunelsalla
 Siz bir postacıya ''Şapkanızı alabilir miyim? Fotoğraf çekileceğim de'' der misiniz? Benim ablam der...

Sizin yaşadığınız garip şeyler var mı?

Playfull Kiss
















Yakışıklılık+Gıcıklık+Zeka+Azıcık merhamet+burnu havadalık = Baeng Seung Jo (Hyun Joong)
Şirinlik+sakarlık+kararlılık+aşk = Oh Ha Ni (Jung So Min)
Oh Ha Ni + Baeng Seung Jo = Playfull Kiss

Dikkat! Spoiler içerir :)

Dizide bu iki karakter etrafında oluşan olayları izliyoruz. Kızımız dizinin başından sonuna kadar oğlanımızın peşinden koşuyor. Bazen bu kadarı da olmaz demedim değil. Biri sana karşılık vermiyorsa neden bu kadar ısrar edersin. Tabii kaderin de etkisi var diyebiliriz:) Ama işe yaradı sonunda yakışıklı prensimiz de kül kedisine aşık oldu. Bunu hiç görmedik ama arada hissettirdi. Ve sonuçta onunla evlendi biraz zorlama oldu ama sevmese evlenmezdi herhalde. Arada romantik sahnelerde vardı ama o kadar azdı ki. Ya bu kadar da odun olunur mu? Ama o yağmur altındaki sahneyi ve Seung Jo'nun konuşmasını çok sevmiştim:) Belki de en güzel sahneydi. Tabii düğünü de unutmamak lazım.


Bunlar da yan karakterler Baeng Seung Jo duygusuzun tekiydi. Bu kız da onun kız versiyonu. Baeng Seung Jo sevmese de bir süre bu kızla sevgili olmak zorunda kalıyordu. Ben bu çifti daha çok yakıştırıyorum aslında ama sonuçta bu bir Kore dizisi ve güzel kıza karşı çirkin ama şirin kız galip gelecek:)
Yandaki erkek de bu kıza aşıktı. Değişik bir tipti. Tenis oynarken izlemeniz gerekir:) Ama sonunda bunların birleşmesine sevindim. Bir de Ha ni'mizi seven biri vardı saf bir şeydi ama ona da gıcık olmuştum dizide. Zorla güzellik olur mu? İstemiyor işte kız seni. Ben de koymadım onun resmini...

(Baeng Seung Jo'nun annesi) :

Bu kadına hayran kaldım. Çok hayat dolu, şeker, çocuk gibi biri ve çok genç azıcık makyaj yapın oğluyla sevgili gibi bile gözükebilir. Ve kocası... Hiç yakışmıyorlar. Tipik şişman Kore erkeği. O da çok şirin ama yakışmıyorlar...










Ve diziden sahneler;

 Burada her zamanki kızımız oğlanımızın arkasından gidiyordu.Baeng Seung Jo da hiç durmadan gidiyordu. Bir anda durunca da kız arkadan çarptı. Çok gülmüştüm.
Bir de replik ''Senin ergenlikten sonra büyümen durdu mu?''
 Burada da tam hatırlamıyorum ama Oh Ha Ni ile diğer çocuğu yan yana görmüştü. Bakıştan anlamışsınızdır ne kadar kıskandığını:)

Burada önemli bir şey yoktu sadece kitap okuyordu. Ama bu resmi koymasam olmazdı değil mi? Bir insan kitap okurken nasıl bu kadar karizma olur diye merak etmişler ve sonuç...





Ve son olarak düğün sahnesi. İnsan babasında utanır değil mi? Aniden öptü çocuğu. Ama Baeng Seung Jo da kızardı. Tersi olması gerekmiyor muydu?
:)






Reklam da vermişim.O zaman Koreanturk.com dan izleyebilirsiniz;)

5 Eylül 2012 Çarşamba

GOD OF STUDY


Favori dizilerimden biridir God of study. İsimden de anlayacağınız gibi öğrencileri konu alan bir dizi. Aslında ben bu diziyi çok önce izledim, neredeyse her diziyi bulunduran Türkiye'deki Kore sitelerinde bulunmuyordu. Özellikle böyle bir dizi aradım. Ben seviyorum okul hayatını konu alan dizileri hem çalışma isteği falan da oluyor ama hemen geçiyor:) Her Kore dizisinde olan aşk bu sefer ön planda tutulmamış. Tabi ki var ama asıl konu hepimizin hayatında hep var olan ''sınav''...

Olay bu 5 öğrenci ve  bir avukat arasında geçiyor. Başrol sayılabilecek avukatımız idealist birisi. Tabi ki bu özelliğiyle de çok kazanamayan bir avukat. Kendinin eski okulu hatta lanetlediği okulu ile yolları bu noktada kesişiyor. Arkadaşı ona bir İŞ getiriyor. Çöp okul denen, öğrencilerinin başarısız ve mahallelinin rahatsız olduğu bu okulu kurtarma işi. Beş öğrenciyi Kore'nin en iyi üniversitesine sokarak okulu kurtaracağını söylüyor. Tabi hiç kimse katılmak istemiyor ama adam resimde gördüğünüz 5 öğrenciyi çeşitli yollarla sınıfa girmeye ikna ediyor. Dizi öğrencilerin çalışma sürecini anlatıyor.

Dikkat: Spoiler içerir!

Kim Su-Ro (Kang Suk Ho rolüyle) :




Avukat rolünü canlandıran aktör. Öyle güzel oynadı ki rolünü beni bile inanırdı. Sert bir tavrı vardı ama içinden onları sevdiğini hissedebiliyordunuz. Çok yakışıklı sayılmasa da duruşuyla bir karizması vardı ama dizinin en sonundaki 32 dişini göstererek gülüşü bitirdi beni. En son yapılır mı bu:)








Yoo Seung Ho (Hwang Baek Hyun rolüyle) :




Bu da asıl oğlanımız. Her dizide olduğu gibi aşk üçgenlerinin, dörtgenlerinin bir parçası. Dizideki karakteri iyiydi bence. Çok fazla kavga ettiğini görmedik ama korkulan bir tipti. Serseri diyemeyiz ama duruşu falan ilgi çekiyordu. Babaannesine bağlılığı da tam örnek çocuk hareketi falan :) Çok mu övdüm? :) Bir de hangi kızı seçtiği belli olaydı...









Go Ah Sung (Gil Pul Ip rolüyle) :

Tamam anladık dizilerde baş kızınızı çirkin sayılabilecek kızlardan seçiyorsunuz ama bu biraz fazla olmamış mı? Kızın oyunculuğu güzel ama Na Hyung Jung gibi şirin bir kız varken Gil Pul Ip tercih edilmez diye düşünüyorum biraz da gerçekçi olmak lazım. Ama dizide canlandırdığı karakterde annesi onu terk etmesine rağmen onu araması taktire şayandı. Güçlü bir kız...




Park Ji Yeon ( Na Hyun Jung rolüyle) :


Kokoş tavrıyla, şirin aksesuarlarıyla kendini sevdiren biri. Ama şu sürekli ''kocacığım kocacığım'' demesine gıcık olmadım değil. Bir de dizinin sonlarına doğru aile meseleleri, gizemli bir geçmiş girdi işin içine tam olarak açıklık getirmediler konuya aklımda kaldı. Bazen durup dururken bu kızın hikayesini merak ediyorum:)
Şimdi biraz empati yapalım; en yakın arkadaşım dediğiniz biri var ve bir de sevdiğiniz biri. Tamam çocuk doğrudan seviyorum demedi hiç ama reddetmedi de. Hem de hissedip arkadaşınıza soruyorsunuz ''Ona karşı  hislerin var mı?'' diye aldığınız cevap ''yok'' sonra da sevdiğiniz çocuğu arkadaşınızı öpmek üzereyken görüyorsunuz. Tamam Pul Ip devamında kendini öpmesine izin vermedi ama sizin gördüğünüz buydu. Türk filmine dönmüş burası:) Benim tepkim bu kadar yumuşak olmazdı.


Daha çok karakter vardı ama tanıtması uzun sürer. Dizideki göze batan aşk üçgeni buydu aslında dörtgen demeliyim asıl kızımızı biri daha seviyordu ama söylemedi bile ben de buraya koymadım.

Gelelim eleştirilere; sonunu pek beğenmedim. Baek hyun hangi kızı seçti belli değil. Chan Do da kıza onu sevdiğini söylemedi. Ayrıca Avukat da ne müdürü ne öğretmeni seçti. Tercihim müdürden yana olsa da birini seçse iyi olurdu. Hyun Jung da üniversite kazanamadı :(
Neyse bir de izledikten sonra karar verirsiniz ;)


3 Eylül 2012 Pazartesi

İLK POST : Kore İle Tanışmam ve Dae Jang Geum

Başlıkta okuduğunuz gibi bu ilk postum. Kendime hoş geldin diyerek başlıyorum sözüme. Her insanın hayatında vazgeçemediği şeyler vardır. Benim vazgeçilmezim Güney Kore. Dizileri, şarkıları, yaşayış biçimi, sanatçıları...Çok merak ettiğim ve araştırdıkça sevdiğim, bağlandığım bir ülke. Hayallerimde bayrağı Kore'ye gitmek çekiyor. Anladık seviyorsun dediğinizi duyar gibiyim ama daha çok duyacaksınız bunları benden. Bu arada yanlış anlaşılmasın güzel ülkem Türkiye'm. Türkiyeyi sevmediğimden ya da daha az sevdiğimden değil iyi ki Türküm iyi ki bu topraklarda doğmuşum. Ayrıca Kore'ye bir takıntım, saplantım da yok. Sadece seviyorum ve bir Asya ülkesi olarak yaşayış tarzlarını merak ediyorum. O zaman şimdi nasıl başladı bu sevda? İlk izlediğim Kore dizisini tanıtacağım size ''Saraydaki Mücevher (Dae Jang Geum)''. Bir diziyle bu kadar bağlanılır mı bir ülkeye? Bağlanılıyormuş. Tabii ki diziyi izledim ''aa bu dizi harika hemen Kore fanı olmalıyım'' demedim. Çok küçüktüm aslında. Sadece sevmiştim diziyi. Sorsanız şu an yaptıklarında sinir olduğum şeyi yapardım. Kore dizisi olduğunu bile bilmez Çin ya da Japon derdim. Ama çocukluk zamanlarındaydı siz benim yaptığımı yapmayın Koreliyi Çinliyi ayırt edin Kore fanlarını kızdırmayın:) Neyse efendim biz devam edelim. Tabii herkes gibi büyüdük İnternet yaygınlaştı bize de araştırma imkanı doğdu. Daha fazla bilgi, daha fazla dizi-film, müzik... derken sevdik işte bu güzel ülkeyi. İlk kez bir Koreli ile konuştuğumda nasıl heyecanlanmıştım anlatamam. Tabii ilk konuştuğum yabancı olmasının da payı olabilir. O zaman beni Kore ile tanıştıran diziyi bi kaç resimle anlatmaya başlayayım.



Size filmin uzun uzun tanıtımını yapmayı planlamıyorum. Türkiye'de çoğu kişi izlemiştir izlemese bile adını sanını duymuş, konusunu biliyordur TRT1 sağ olsun. Zaten asıl bizi Kore ile tanıştıran yayın organıdır kendileri. Şimdi bunun saçma ve anlamsız olduğunu düşünenlerin yazıyı buraya kadar okuduğunu düşünmüyorum ama okumuşlarsa da keşke tanıştırmasaymış dediklerini duyar gibiyim. Onlara hak veriyorum hiç bir bilgim olmasaydı bir ülkeyi bu derece seven bir insana karşı ben de aynı şeyleri söyleyebilirdim. Ama kızmayın bize seviyoruz işte:) Neyse ben gene saptım konudan. Dönelim diziye. 54 bölümlük bir tarih dizisidir kendileri.Yani uzun bir dizidir. Sezonlarca süren Türk ve Amerikan dizileriyle kıyaslanınca değil tabii ki. Kore'ye göre öyledir. İzleyenler bilir diziler kısa olur Kore'de.(Arkadaşlarıma söylemeyin bunu 2 günde bir dizi bitirdim dediğimde ''wow bütün diziyi mi 2 günde mi? gibi tepkileri hoşuma gidiyor.) Tarih dizisi demiştik kıyafetlerden de anlayabileceğiniz gibi ''Hanbok'' deniyor bu kıyafetlere. Kore'nin geleneksel kıyafetleridir. Bir gün nasip olursa giymeyi isterim. Dizinin baş kahramanı ingilizce olarak da diziye ismini veren Dae Jang Geum'dur. Dizi biraz eskilerden kızımızın çocukluğuna, saraya girişine ve sonra gelişen olaylara dayanır. Oh her şey bitti mutlu son dedikten sonra sizi telaşlandıran ve şüpheye düşüren sonra yine mutlu son dedirtip yüzünüzde saçma bir gülümsemeyle biten dizilerdendir. Tarih dizisi sevmeyenlerin gözünü korkutmasın farklı saç ve kıyafet yapıları bence herkes tarafından izlenebilir bu dizi.

Resimlerle devam edelim;



Bu kadın. Oyunculuğu çok iyi, çok güzel ve dizide canlandırdığı karakterle kalbimi çalmış kendini bana idol yapmış biridir.(Biraz da ona benzediğimi düşünüyorum). Hatta son resmi facebookta arkadaşım ben sanmış tabii küçük halini:) Başka bir dizisini de izlemişliğim yoktur. Kore dizilerini seviyorum ama öyle uzun bir arşivim yoktur. Ne yapim öğrenciyim ben. Ama geçen yıldı sanırım bir iş adamıyla para için evlendiğini duymuştum. Tabii bir magazin sitesinde falan değil öyle bir şey yazmıyorsa Kore fanlarını başımıza sarmayalım. Bizzat Koreli bir arkadaşımdan duymuştum. Çamur atmış da olabilir. Başka bir zaman derin bir araştırmayla bu konuda magazin postu hazırlayabilirim.



Bu adam. İzlerken gözümü alamamıştım. Türk filmi olsa bu adamdan da bir aile dramı beklerdim. Hayatıyla ilgili pek bir şey yoktu dizide. Her bölümde sürekli gözükmesine rağmen konuk oyuncu gibi bir şeydi.

Bu ablamız otoriter ama bir o kadar merhametli tavrıyla sevdirmiştir kendisini. Yine başka bir dizi-filmini izlemişliğim yoktur. Ama ölüm sahnesi ben çok duygulandırmıştı. :(


Bu fotoğraflara baktığımızda Lee Young Ae'nin yaşı ortaya çıkabilir. Baya eski gibiler çünkü ama fark ettiyseniz ilerleyen tek şey rakamlar. O hala çok güzel.

Son olarak bu resmi koyuyorum. Uzun süredir bilgisayarımda. Başka bir dizi-film'e ait olabilir. Ya da olmayabilir. Bilen varsa beni bilgilendirsin lütfen.
İlk yazım biraz uzun oldu(biraz mı?) ama daha uzunlarını da yazabilirim halinize şükredin:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...