Sayfalar

27 Kasım 2012 Salı

Reşit oldum ^^

Bu gün benim doğum günüm hem mutluyum hem yastayım babamın da reşit olduğu yaştayım ^^
Aslında bu gün benim doğum günüm olmayabilir işte ya bugün ya yarın doğmuşum^^ ne garip bir durum değil mi? Annem diyor 12 olmadan önce doğdu babam diyor 12'yi geçiyordu amaan neyse dedim ben de iki gün kutlamış oluruz fena mı? :)) Aslında ne bu gün ne de yarın biz doğum günümü dünden kutladık.Ben bu gün ya da yarın bekliyordum ama annem ters köşe yaptı dün hazırlamış pasta falan.Normalde bildiğim için çok heyecanlanmazdım herhalde ama dün hiç beklemiyordum bir anda ışıklar sönüp pasta gelince gerçekten heyecanlandım:) Gerçek bir sürpriz oldu yani:) Aslında bazıları doğum günlerinin çok şahşahalı geçmesini ister ama bana bir iyi ki doğdun dileği yetiyor da artıyor bile:) Hatta o da olmasa olur çünkü ben de bazen arkadaşlarımın doğum günlerini kutlayamam bu yüzden kutlamayanları da anlarım işte unutkanlık ya da odunluk artık ne derseniz buna da:) 
Aslında reşit oluyorum diye seviniyorum ama 18 yaş bana pek uymuyor gibi ben daha çocuğum ya:)Durdurun zamanı büyümek istemiyorum:( Ya da YGS bitsin de öyle durdurun sürekli sınav stresi çekemem ben:)

Bir de klişe olmasın diye farklı bir doğum günü şarkısı armağan ediyorum kendime:) Seviyorum bu diziyi özellikle bu kısmını özellikle bu şarkıyı^^

Klişe olmasın dedik ama bu şarkı da olmasa olmaz;
Happy bithday to me happy birthday to me happy birthday happy birthday happy birthday to meeeee ^^

25 Kasım 2012 Pazar

Hangisi ?

Biraz magazincilik oynayalım konumuz saç, evet saç aklıma gelen bir kaç ünlünün farklı renkte saçlarını koyacağım ve hangisinin daha çok yakıştığını size ve kendime soracağım:) Başlayalım o zaman;
Kristen Stewart:
Hep kahve tonlarıyla görmeye alışık olduğumuz Kristen Stewart haklı olarak bir değişiklik yapmak istedi herhalde.Aslında bu fotoğrafta güzel çıkmış ama ben sarışın haline pek ısınamamıştım ya da bu zamana kadar değişiklik görmediğimiz için yadırgamış da olabilirim kendi de alışamamış olacak ki geri döndü ama biraz daha bekleseydi alışırdık.Sonuç olarak kahve tonlarından yana olsam da güzele ne yakışmaz diyerek her ikisi de diyorum:)

Miley Cyrus:

Aslında son yaptığı saç değişikliği olmasa buraya koymazdım çünkü fazlaca saç değiştirenlerden olduğu için farklı renkte saçları çok dikkat çekmiyor, olmamış dedirtmiyordu.Ta kii son hali hariç çünkü çok dikkat çekti ve çok fazla eleştirildi(aslında saçlarını kestirmesi eleştirilmişti).Belki de bu zamana kadarki saçları hep benzer sarı-siyah-kahverengi tonlu olduğu içindir.Aslında çok kötü değil ama eski saçları daha güzeldi gibi...

Yukarıdakiler olumsuz örneklerdi bunlar da sevdiklerim aslında koyu siyah ve platin sarısı dışındaki tonlar ona yakışıyor ama başlık ''Hangisi'' olduğuna göre bir seçim yapmak lazım içimden birinci resim geçse de 20. yaş gününü geçenlerde kutladığını düşünerek yaşına daha uygun olan ikinci resim diyorum:)
Rihanna:

 Bence Rihanna'ya hepsi yakışıyor ama bir tercih yapmak gerekirse siyah diyorum farklı düşünceleri olanları da garipsemem ben de zorlandım zaten seçerken açık ara farkla bir öndelik yok yani:)

Hilary Duff:

Sarı renk ona gerçekten yakışıyor ama benim gönlüm kahve tonlarından yana:) Sarı sanki insanları daha yaşlı gösteriyor ya da koyu tonlar daha genç.Neyse aslında zamanın geçtiğini ve Hillary Duff'ın yaşının da buna karşı koyamayacağını düşünürsek evet sarı da olabilir izin veriyorum hehe 
Katy Perry:


Renkli saç deyip de Katy Perry demesek olur mu? İyi cesaret varmış ama biz olsak bu olmaz, bu da olmaz, bu hiç olmaz deriz.Katy ise bu olur, bu da olur mor mu? O zaten olur diyor herhalde:) Hepsi de olmuş ama favorim yine siyah özellikle Part Of Me klibinde siyah saçlı haliyle gözlerini kısıp bakışı vardı ya orada karar verdim sana en çok siyah yakışıyor duy beni Katy Perry :))

Yazıyı okuyorum da hepsine güzel demişim tam bir seçim yapmamışım ama ne yapayım kadınlar güzel olunca koy bakalım bana bir mor saç neyse ya girmeyelim hiç oralara:)Daha çok yazmak istiyorum yazıya başlarken sadece bir kaç kişi vardı aklımda ama şimdi bir sürü.Bu büyük yazıları da ayrı bir sevdim ama benim gibi iki çift lafı uzattıkça uzatan biri için pek iyi değil galiba:) O zaman bu kadar yeter diyorum ama diğerlerini de başka bir zaman yazacağım mutlaka siz istemeseniz bile kendim için yazarım çok sevdim çünkü:)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu arada şimdi güzel bir aşure yiyorum aklıma geldi aşure haftası da geldi midelerimiz şenlendi:) Mübarek olsun efendim az önce yemiş olmasam aklıma da gelmezdi herhalde bir de dün Öğretmenler günüydü.Onu da kutlayayım Tv programında gibi hissediyorum kendimi televizyona çıkarsam ne yaparım bilmiyorum ama ne yapmayacağımı biliyorum selam göndermeyeceğim bir farklılık olsun de mi?:) Neyse sapmayalım konudan (neden bahsediyorsun sen konu mu kaldı) evet belki ben de geleceğin öğretmeniyim o zaman öğretmenler günümüz kutlu olsun:)


21 Kasım 2012 Çarşamba

Bir kaç kare...

Aa hava çok güzel bir fotoğrafını çekeyim demiştim az önce bilgisayarda gördüm çok korkunç değil mi? Evet seviyorum sonbaharı yağmurlu havayı olmasa da yağmurdan sonraki havayı öyle bütün şehir nemli nemli oluyor ya bir huzur doluyor içime...Özellikle fazla yağmur yağmışsa ıslak cami kareleri çok hoşuma gidiyor.Hatırlıyorum bu resimdeki cami de ıslaktı ama çıkmamış.Şimdi bakıyorum da ne huzuru bunalıma sokar bu hava insanı ya da fotoğraftan öyle gözüküyordur evet evet fotoğraftan öyle gözüküyordur:)

 Bunlar da benim kitaplığımın şirin korumaları:) Çok seviyorum bu ikisini...Soldaki bildiğiniz gibi Pikaçu sağdaki ise alkışlayan ayı:) anlamsız ama ikisini birbirlerine çok yakıştırıyorum çok iyi arkadaş onlar:)
 Bu da annemin bahçesinden bütün yıl boyunca en çok biber yemişizdir...

 Bu da aynı bahçenin marul hali yani yavru marul hali:) Bu marulun tohumu oluyormuş öğrenmiş olduk bu arada bir şeyler yetiştirmesi çok zevkli yaz gelince ben de çilek yetiştireceğim ah tabii depresyonda olmazsam ...
Bu da marulların büyümüş hali sağdaki kıvırcık marulmuş bunları taze taze yiyorduk çok lezzetli oluyor:)

NOT: Bahçe dediğime bakmayın kendileri enerji tankerinden bozma bahçe olurlar.İşte ikiye bölünmüş bir enerji tankerinin büyüklüğü ne ise bizim bahçenin(!) büyüklüğü de o kadar:)

18 Kasım 2012 Pazar

Dayanamayacağım: Beşiktaş 5-Antalya spor 3

Gerçekten dayanamadığım için yazıyorum bu yazıyı.Haykırmak istiyorum aşkını dağlara taşlara 5iktaş'ım. Normalde böyle yazılara çok sıcak bakmam sonuçta Antalya sporlu arkadaşlar da vardır diye ama bu gün bir başka:) Fanatik damarım kaynıyor.Zaten maç üzerine yorum yapmak da bana düşmez ama sadece heyecanımı paylaşayım dedim:))
O nasıl maçtı öyle ya şimdi heyecanımı dizginliyorum ve baştan anlatmaya başlıyorum.Ben maça bakmadım aslında yarın kimya yazılım vardı ama sorsanız çalıştın mı diye hayır derim keşke baksaymışım ama şimdi bekliyorum özetine bakacağım.Zaten kardeşim geldi her golü tek tek söyledi 8 kere:) Evet 8 gollü bir maçtı efendim.Durumum şu ilk Beşiktaş'ın 1-0 öne geçtiğini öğrendim sonra bir Antalya bir Beşiktaş saydırdılar:) Aslında normal yenilseydik çok üzülmezdim ama bu maçı almalıydık Beşiktaş atıyor Antalya karşılık veriyor dediğim gibi maçı izlemedim hangi taraf daha iyi oynadı şu ana için bir şey diyemem.Kardeşim maçı bırakmış son 15 dk. abla 3-2 yeniyorsunuz dedi.Ben de öyle bitecek sanıyorum nerdee:) sonra içeri geçtim ben bir alt yazı gördüm Antalya'nın gollerini atanları yazıyordu başını kaçırmışım ve 3 kişi vardı.Çok üzülmüştüm berabere kaldık diye amaa çok sürmedi:)) Sonra Beşiktaş'ın 5 gol attığını öğrenince havalara uçtum. Fernandes'imin bir asisti 1 golü varmış vee Almeida hattrick yapmış:))

O zaman maçın yıldızını (kendimce) 3 golü ile Almeida seçerken;

Gönlümün yıldızını seni seçiyorum Fernandes bebeğim:))

Zaten şimdi gördüm Almeida Fernandes için en iyi orta saha oyuncusu mu demiş ne ben de ona tabii ne sandın diyorum :p
Son olarak Antalya sporluları da tebrik ediyorum çünkü onlar da maçı bırakmadı bana ufak çaplı kalp krizi yaşattı:) Eminim onlar da çok iyi oynamıştır alınmaca gücenmece yok her takım kardeştir:) Zaten ben sadece heyecanımı paylaşmak için yazdım bu yazıyı tekrardan belirteyim:))

17 Kasım 2012 Cumartesi

Computer Pics. (2)

Yine bir resim koyup altına yazı yazmaca postuna hoş geldiniz:) Daha da çok hoş geleceksiniz söyleyeyim çünkü böylesi çok daha kolay, eğlenceli ayrıca bilgisayarımın ''resimler'' klasörü bu zamana kadar düzenimi konuşturduğum tek yer.O kadar uğraşmışım düzenlemek için onları tozlu raflardan gün yüzüne çıkarmazsam olmaz değil mi?

Bunu çok yapmak istiyorum hatta yaparken bakayım diye kaydetmiştim ama nasıl yapacağım bilemiyorum bir fikri olan var mı?

''Anne'' kavramını çiz deseler ancak bu kadar güzel, anlamlı çizilebilirdi...Bizim için kendini kayıtsız şartsız feda edebilecek başka biri yoktur dünyada...

Ahaha sen elmanı ye şekerim.. :))) Hemcinslerimden korkuyorum, ciddiyim...Ben kendimi kadınlığa layık görmüyorum o kadar.Gelmez benim aklıma öyle cin fikirler :)

Çok güzel bir resim değil mi?Gerçek olmasalar da uğur böcekleri çok hoş olmuş (ilk başta bayram şekeri sanmıştım ama çaktırmıyorum).Okuyan herkese uğur getirsin:)Biliyorum bencillik ettim o zaman okumayana da getirsin:)

Ya bu duygusal duygusal şeyleri hep ablam kaydediyor.Buraya koyasım da geliyor ama bunlar üzerine konuşamıyorum ben:)Duygusal biri değilim ben ne yapabilirim? Zaten genelde bunların üzeri yazılı oluyor bir şey yazmasam da olur değil mi? :))

Tam beni kırdığım yerden kırarlar seni...

Yazı çok anlamlı ve köpek çok şirin de ne alaka?

Vaaaayy be! Ne güzel bir ojeymiş o öyle Haha tamam yazı daha güzelmiş:) Bunlar sadece resim için verilen pozlar mı yoksa gerçekten var mı böyle romantik biri? Bilemiyorum daha çok küçüğüm ben...

Romantik bir yazıyla kapatayım bu sayfa da hep böyle şeylerle doldu hep ablam:)

14 Kasım 2012 Çarşamba

Karalama Blogu (2)

Bunu ablam yapmıştı ne için yapmıştı tam olarak hatırlamıyorum ama galiba arkadaşının birinin hediye vermesi gerekiyordu ama hediye almamıştı ablam da evdeki gül ile bunu yapmıştı.

Bunu çok beğendiğim ve ablamın gerçekten yaratıcı olduğunu kıskançlıkla itiraf ediyorum.Öyle şahşahalı hediyelere gerek yok bu çiçek belki yaprak kalplerin üzerine notlarla birlikte çok mutlu edebilir insanı :)
Bunu kendime de söylüyorum 2 dakikamızı bile almayacak bir şeyle insanların aklına geldiğimizde bir gülümseme oluşturmayı mı tercih ederiz ya da aklına geldiğinde hiç bir şey hissedilmeyen hatta bir süre sonra akla bile gelmeyen biri olmayı mı?
İnsanları mutlu etmek gerçekten zor değil.Tabii isterseniz....

13 Kasım 2012 Salı

Karalama Blogu


Başlığın isminde Nurullah Ataç'ın Karalama Defteri adlı eserinden birazcık esinlendiğimi söyleyebilirim:)
Hepinizde vardır gereksiz gibi görülen karalama defterleri aslında benim bütün defterlerim karalama defteri diyebilirim.Matematik defterimde matematikten başka ne bulursanız var:)Yok canım o kadar da değil aslında bir kaç matematik sayfası da var tabii.Bu post da aklıma takılanları, kalbimden geçenleri karaladığım bir yazı olsun:)

Öncelikle bu bizim milletimiz neden insanların ne yaptığıyla, ne giydiğiyle, ne okuduğu ne izlediğiyle hatta ne yediğiyle bu kadar ilgilenir.Neden bu kadar meraklıyız, niye başkalarıyla ilgili her şeyi öğrenmek istiyoruz.Nereden geliyor bu dedikodunun tarihi kim bulmuş bu dedikoduyu? :@ Çok sinirlendim şimdi ama öyle sandığınız gibi büyük bir şey yaşamadım okulda öğle arasında sıkılıyordum ben de kütüphaneye gideyim de öğle aralık bir kitap alayım dedim.48 sayfalık Şair Evlenmesini gördüm aldım kütüphaneden sınıfa gidene kadar herkes elimdeki kitaba baktı.Ne yani okuma alışkanlığı kazanmak için küçük kitaplardan başlıyor olamaz mıyım? Evet bizim okula sinirlendim ve bu konuyu Karalama Bloguma konu olarak seçtim.Tamam samimiyet iyidir ama okuduğu kitaba yazdığı yazıya hatta yazdığı mesaja kadar her şeyine bakmayın.Onun müsaade ettiği düzeyde karışın hayatına.Sınıfta bir kitap okuyorum fantastik olursa ''aa fantastik kitap mı okuyorsun?'' klasik olursa '' sıkılmıyor musun sen o kitaplardan?'' ince olursa ince derler kalın olursa kalın derler.Üstünde kadın resmi varsa ve özellikle benim şehrimde yaşıyorsanız kitabın kapağını gizleme ihtiyacı duyarsınız.Bir de rengine karışıyorlar ''aa pembe kitap mı okuyorsun?'' tersleyince de tersledi derler :) Biliyorum biraz abartıyor olabilirim ama içimde biriktirdim herhalde ben bunları:) Bilmiyorum belki büyük şehirlerde böyle olmuyordur ama, ama bir dakika bizim şehir de ''büyük'' oldu pardon:) 




12 Kasım 2012 Pazartesi

MERCAN

Soğuk bir kış günü kapıda buldum onu...Kırmızı gözleriyle titreyerek bana bakıyordu.
Gibi duygusal bir giriş yapamayacağım maalesef:) Ben liseye bir ilçede başladım ve maalesef yatılı kalıyordum.Hafta sonu eve gitmemiz için izin verdiler ve yorgun argın eve geldiğimde bu ''şey'' üzerime atladı.Ne kadar korkmuştum anlatamam biliyorum pek hoş bir şey değil ama ben hayvanlardan çok korkarım.İşte o an anladım evimizin nüfusu bir artmış ya da ben gidip o geldiği için nüfus değişmemiş.Ama ilk başlarda az kıskanmadım Mercan'ı ben bile evimde yaşayamıyor, yaban ellerde sıla hasreti çekiyorken elin tavşanı gelmiş kurulmuş bizim eve gibi düşüncelerim oldu:) Ama ilçedeki lise maceram sadece 2 hafta sürünce ben de döndüm yuvama.Ve o kadar çok sevdim ki anlatamam.Dediğim gibi ilk başlarda korkmuştum ne bu hayvan? Annem asla izin vermez falan demiştim.İlk ablam gil almış Ezel ve Mercanı.Ezel kaçmış daha küçücük çocukken ablam da Mercan'ı bize getirmiş annem nasıl izin verdi hala anlamış değilim.Aslında galiba annemin izin vermeme olayı sözde bu zamana kadar kuş, civciv ve tavşan besledik.Balık gibi zararsız hayvanlara zaten bir şey demez ama kedi ve köpek asla!

Biraz Mercan'dan bahsedelim.Tabii ki bu fotoğraflar son günlerinden çok şişman olduğuna bakmayın küçüklük fotoğrafları yok Ezel'in hiç fotoğrafı yok zaten.Bizim ailede neden bilmem çok fazla fotoğraf çekme kültürü yoktur.Yani olay sırasında aklımıza gelmez anı yaşarız.Ben onunla eğlenirken, anahtarı kafasına düşürürken, fıstık yerken, merdivenlerden korkarken... Hiç fotoğraf çekmeyi akıl edemedim.Bunlar da numunelik:)Onun bizimle yaşadığı zaman kış olduğu için balkonda kalmadı evin içinde kaldı ve bence bu onu resmen ailenin bir ferdi yaptı. Mercan'ın ismini ablam ve eniştem vurmuşlar mercan gibi olduğu için tabii bizim eve gelince kirlendi XD Ellerimde büyüdü kerata altına yaptığı günleri bilirim:) A bu konu açılmışken tuvalet alışkanlığı vardı.Tabii ilk sıralar bizimle kalmadığı için sonradan mı kazandı bilemem.Balkon kapısının önünde tuvalet diye nitelendirebilecek bir yeri vardı oraya giderdi işi düşerse:) Ama belirteyim belki lazım olur tuvalet yerini hiç bozmayın biz değiştirdik ama tekrar alışması uzun sürdü tabii bu arada olanlar bizin halılara oldu.Aslında sadece halılar olsa şükür benim çook sevdiğim bir kulaklığım vardı.Bizim Mercan gece kulaklığı kemirmiş.Kızamadım da canın sağ olsun da diyemedim.Çok seviyordum o kulaklığı :(
Ama bizim ev halkının durumu komikti hepsi tavşanı karşılarına almışlar konuşuyorlar.
Annem: Ne kadar aç bir hayvansın akşam yemiştin yemek gece de kulaklığı mı yedin?
Babam: O kulaklık senin 8 katın fiyatındaydı.
Kardeşim: Ama nasıl elektrik çarpmamış?
Ablam:Oyy canım seni elektrik çarpsaydı ne yapardım ben?
Ben: Siz çıldırmış olmalısınız.
Evet hala kulaklığım aklıma geldikçe hüzünlenirim.Buradan söyleyeyim o zaman tavşanlar her şeyi yer havuç hariç.Bu zamana kadar TV'lerde gördüklerimizi yalanmış bizim tavşan hiç havuç yemedi.Ya da bizim evin garipliği ona da bulaştı evet olabilir sormadık ki hiç havuç sever misin diye.Ama fıstığı çok severdi hatta biz oynatırdık onu fıstıkla hani kabuklular oluyor ya saklandığı zaman hemen kırın fıstık kabuğunu ortaya çıkıveriyor ve bütün vücudunu uzatarak elinizdeki fıstığı kapmaya çalışıyor.Zeki hayvan ne de olsa sonra benim babamın meşhur bir anahtarı vardır ama ona anahtar demekle hakkını yemiş oluruz pratiklik olsun diye babam her şeyi anahtarlığına takmış Mercan da onu yerde gördümü ağzıyla havaya atardı sonra da kendi kafasına düşürürdü :) Ama cesur (ya da aptal) olduğu için nerede görse yapardı belki beyin travması falan geçirmiştir ? :( 
Mercan'ın favori mekanı annem gilin karyolasıydı.Oraya gider ve sererdi postu ama sakın dokunmayın onu orda yatarken o kadar mayışmış görürdünüz ki dokunmak istediğinizde kelimenin tam anlamıyla kaplan kesilirdi.Hani annesi bir şey almadığında kendini yerden yere atan çocuklar olur ya aynen o şekilde yatağın üstünde tepinirdi.Tırnaklarıyla bütün çarşafı mahvederdi az çarşaf eskitmedi kendisi:) Ama neden sadece yatak odasında hırçınlaşır sorgularlardı bizimkiler ve ortak karar ''evlenmek istiyor'' :) Zekiydi canım bizim hayvan daha bir çok macerası var ama ellerim yoruldu:) mesela banyonun banyo olduğunu nerden biliyorsa her yere giden hayvan banyonun kapısına kadar gider ama oradan içeri girmezdi.Sonra merdiven başlarında çok dışarıyı gözlerdi ama kapı açık olmasına rağmen çıkmazdı.
''Ne oluyor burda gardaş'' der gibi bakmış biz de ''NE OLSUN...:)'' diyoruz.
Ne mi oldu Mercan'a ablam gile geri döndü ve bizim hasretimizden midir koca hasretinden midir bilinmez kendini balkondan attı :( 

Sizin unutamadığınız, bağımlısı olduğunuz hayvanlarınız var mı? Yoksa mutlaka edinin.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Saatlik-Günlük-Haftalık belki de Yıllık kafama göre XD

Başlığa devam etseydin ne zahmet edip buraya geçtin dediğinizi duyar gibiyim alınıyorum ama :) Şimdi Günlük  başlığını koyduysam günlük yazmam gerekir diye düşünürüm zaten bir tek okula giderken kalkıyorum bilgisayarın başından öyle olsa hiç kalkmazdım herhalde.Evet zaten konumuz da bu ben de azıcık kendimi tanıtmış olurum.Şimdi ben lisede son sınıfım malumunuz yaklaşık 4 ay sonra YGS ondan 2.5 ay sonra da LYS sınavına gireceğim.Ama bende bu durumun heyecanı ve endişesinden başka bir şey yok.Faaliyete geçemiyorum kalmış şurada 4 ay evet belki ben fark etmesem de hayatımdaki en büyük sıkıntı bu :( Çok güzel bir üniversiteye gitmek istiyorum, güzel bir geleceğim olmasını istiyorum ve maalesef bunları gerçekleştirmenin yolu bu sınavlardan geçiyor.Bu zamana kadar yaptığım tembelliklerin bedelini 4 ay çok çalışarak ödemeliyim.Yetişir mi bilmem ama en azından denemeliyim diyorum ama bu zamana kadar hiç hırslı, azimli ve çalışkan bir insan olmadım yani bunlar sadece sözde kalıyor.Çalışmayı hiç alışkanlık haline getiremedim bir başlasam belki devamı gelir belki de gelmez bilmiyorum ki bu zamana kadar en çok 1 saat 59 dk. ders çalışan birinden bahsediyoruz:) (o da edebiyat yazılısı için).
Durumumu çok iyi açıklayan iki resim paylaşıyorum sizlere;

Aynen bu durumdayım en azından oradaki çocuk masanın başına oturmuş saat 23.24 ve ben daha ders çalışmaya başlayacağım zaman da benim inadıma çalışıyor herhalde:) Anlayacağınız bizim evde net oldukça ben ders çalışamam bizim aile de bir alem ben diyorum neti kapatın en azından benim sınavlarım bitene kadar annem gil kapattırmıyor.Tersi olması lazım değil miydi? :) Ne yapıyorsun bu zamana kadar ? diyorsanız bu günümü anlatayım zaten her günüm böyle geçiyor.Okuldan geldiğim gibi formayı dahi çıkarmadan bilgisayarın düğmesine tıklıyorum ve her gün aynı yalan ''2 dk bakıp çıkacağım'' 3 gibi geliyorum okuldan facebook, blog, twitter derken saat 6'yı buluyor sonra da günün yorgunluğuyla doğru yatağa 8'den önce kalkamıyorum tabii bilgisayar hala açık kapanmaz artık o :D Sonra akşam yemeği, çay falan ablam işten gelir o konuşturur 1 saat sonra yemek hazırlar bir de onunla yemek yenir bu sırada kardeşim bilgisayar başında onu kaldırır ben girerim çok ayrı düştük ya:)) sonra ablam beni kaldırır o girer.Kardeşim-ben-ablam gece 1'e kadar devam eder bu döngü mesela şu an saat 01.03 ben hala ders çalışmadım dejavu oldunuz değil mi biraz önce yazdığım yukarıdaki ''saat 23.24 ve ben daha ders çalışmaya başlayacağım '' gibi bir cümleden dolayı olabilir:)
Karar kıldım sorun çalışma ortamında evde ders çalışamıyorum ben kütüphane-dershane de işme gelmiyor belki çalışırım diye herhalde:) Ya da evimize çok yakın bir kütüphane yok dershane de keza öyle en az 20 dk. yürüme mesafesinde.20 dk. çok değil ama bahane lazım işte.Bu kadar da dürüstüm her şeyi itiraf ediyorum kendime :) Neyse ben bir ''Yoğunlaşma haftası içine girmeyi düşünüyorum en az bir hafta bilgisayara falan girmeden tek derdim ders olarak gezmeyi planlıyorum.Başarılı olursam programı biraz hafifleterek devam ederim olmazsa da işte rezil olurum herhalde:) Ama bunu takmadan başka çözüm yollarına yönelirim diye düşünüyorum her gün 20. dakikalık dershane yolu çekmek gibi :(
NOT: Bu notta da kendimi öveyim:) Yukarıyı okudum da kendimden çok tembel gibi bahsetmişim ben.Aslında evet çalışmamak anlamında söylersek yukarıda ki sözlerim az kalır ama durumum da çok vahim değil yani.Bir Anadolu Lisesinde (ki şu an pek bir önemi kalmadı ama) okuyorum ve netlerim de şu an için fena değil yani:) Ama bu şekilde giderse berbat olacağını biliyorum...
Ablalarım, abilerim ne yapmamı öneriyorsunuz? (Lütfen 4 ayda bitmez bu iş gibi motivasyonumu düşürecek yorumlar olmasın:)


9 Kasım 2012 Cuma

SAÇMALARDAN SEÇMELER...(3)

Biliyorum çok sık yazıyorum bu posttan ama çok sevdim bu yazı dizisini çok eğlenceli oluyor hem de kolay resimleri koyuyorum ve yorumluyorum.Asıl dikkat çeken resimler olduğu için kimse ben ne demişim takmıyor ve bu da işime geliyor azıcık:) Zaten dikkat ettiyseniz diğer yazımda (2) vardı böyle hepsine sayı verirsem bir an gelecekteki durumum gözümün önüne geldi düşünsenize yaş 65 ben pcnin başında ''Saçmalardan seçmeler(150)'' yazıyorum.:))
Hep bu yazılardan yazsam olur mu ?? :)

Ahaha hayırlı olsun nur topu gibi bir fıstığınız oldu :D (aklıma bir şey takıldı benim şimdi anne fıstık nasıl iyileşecek?)

Resmi ilk gördüğümde sabit ivmeyle gösterdiğim diş sayısını artırarak sırıtırken hademeyi görünce koptum son nokta güzel olmuş:)) Tabii bir de ''öğrencinin hatırladığı'' ama hepsi de doğruu :))

Resim her şeyi söylemiş zaten ebemizi gördük... :))

Haber 1: Flas flas flas ''ayy yerim senii'' gibi tepkilere dayanamayan B.S(2) kendini ekmeğe sardırdı ve ''al ye'' dedi.
Haber 2: ''Yerim seniiii çok tatlıı'' sözlerinin mucidi S.L(43) ''sözlerimizin artık icraata geçmesini istiyoruz yiyeceğim o çocuğu'' diyerek korkuttu...
Biraz saçmaladıktan sonra gelelim resme ya da gelmeyelim ben girdim mi çıkamam:)
Tamam tamam uzatmıyorum ve yorumumu yapıyorum: Çok şirin.

Kuşlar isyanda...Bilinçsiz avcılığa karşı(şu bilinçsiz avcılık lafını da anlamam bilinçli avcılık ne abi? Dur ben şu kuşları bilinçli bilinçli vurayım) protesto yapan kuşlar konuşuyor: Biz artık sürekli ölüm tehlikesiyle uçmaktan ya da uçamamaktan yorulduk haklarımızın birileri tarafından aranmasını istiyoruz bizi vuranların tespit edilip cezalarını almalarını istiyoruz, kim vurduya gitmek istemiyoruz hatta bir kaç arkadaş bu sıkıntılar yüzünden sigaraya başladı diyerek yukarıdaki fotoğrafı paylaştı.Bir de bu konu üzerine insani bir çağrı yapmak istiyorum''Sokaklara izmarit atmayın sonra kuşlar içiyor.'' :)
Gerçekten şu BİLİNÇSİZ avcılara iki çift sözüm var yav kardeşim şu kuşun 2 gram eti çıkmaz nedir yani anlamıyorum hobi mi bu? Bir gün ben de birini öldürüp hobim diyeceğim kısasa kısas ama buradan gerekli dersi aldıktan sonra beni içeri tıkmalarından tırsıyorum:)
Ve aklıma takılan bir şey söylemeden geçemeyeceğim bu kuşlar kibriti nereden buldu? Bakkaldan mı aldılar acaba? :S
                                      
Şimdi biz arkadaşımıza çok güzel olmuşsun, çok güzelsin gibi şeyler demiyor muyuz? E bu dondurmacıklar ne diyecek kimse düşünmüyor tabii bunları evet biri düşünmüş ''You are delicious'' XD

Hadi itiraf edin aynısı sizde de oluyor.Ama bendeki biraz farklı ben çook servis kaçırdı, çok sınavıma geç kaldım annem de akıllı ya beni iyice uyandırmadan, yüzümü yıkadığımı görmeden uyandığıma inanmıyor ben de uyanmış numarası yapıyorum tabii bilinçsizce çünkü hala uyuyor oluyorum artık ne kadar iyi bir oyuncuysam annem ikna olup dışarı çıkıyor ve 15 dk. sonra tekrar girdiğinde ben yorgana sarılmış uyuyor oluyorum.Annemin çığlığı sizin oralardan duyuluyor mu? Tabii ben yine geç kalmış oluyorum zaten boşuna para ödüyoruz biz servise :/



8 Kasım 2012 Perşembe

Kore Filmleri~~

Siz benim yüzsüzlüğüme bakmayın efendim bir sürü Kore filmi görmek umuduyla girdiyseniz rızam var çıkabilirsiniz tekrar çünkü çoğul eki olan ''-ler'' takısını sadece 2 film için kullandım.Evet ben ki Kore üzerine kurulu bir blogum var ve ''lowerkorea'' diye bir nickim var ben ki sınıf beni Koreli kız olarak tanıyor evet utanmadan söylüyorum sadece 2 film izledim Kore yapımı olarak.Gözünüze sokar gibi söyleyeceğim sadece 2 tane:) Sebepleri mi? Bilmiyorum.Ben çok fazla dizi de izlemem de alışkanlık olmuş bir dizi bitince hemen başka bir diziye atlarım hiç film izlemek aklıma gelmez.Ve dizileri kadar ünlü filmleri de var mıdır ki bilemiyorum.
 İlk film Ölüm Zili (Death Bell) :
Neydi bu anlayamadım korku filmi diye mi geçiyor acaba? Bilmiyorum cidden öyle mi?:) Erindim şimdi resme ve filme bakılırsa korku filmi diye geçiyor olmalı...
Ama bence değil.Bir kaç tane deneme dışında korku filmi izlemişliğim yoktur bilhassa izlemem çok korkarım ben ama bu film beni korkutamadı yani ben bile korkmadıysam kimse de korkmaz diyorum.Ama film genel olarak güzeldi hep şimdi ne olacak diye bekledim.Gerilim üst düzeydeydi.Bir de filme renk katan Kim Bum oynuyordu.Ama sonu saçma mıydı ne biraz? Yani bağlayamamışlar bir şeye.Tam olarak da söyleyemiyorum sonunu ama saçmaydı bence ama şaşırmadım da diyemem izleyenler niye şaşırdığımı anlamıştır izlemeyenler de izleyince anlayacaklardır:)




İzlediğim diğer film de Anında Skandal (Speed Scandal).Türü komedi ve gerçekten komediydi çok güldüm.Konusu biraz saçmaydı şöyle söyleyeyim baştaki kız ortadaki adamın kızı evet yanlış yazmadım karısı değil kızı sondaki çocukta kızın oğlu doğal olarak adamın torunu...Oğlu gibi durmuyor mu? Hatta zorlasanız geç hamilelikten kardeşi bile çıkarabiliriz ama torunu işte.Belki bizim ülkemize göre o kadar da abes kaçmayabilir ama evlilik yaşı 30'u bulan bir ülkede 30 yaşlardaki bir adamın torunu olması çok olağan değil bence.Hadi tamam sen haberin olmadan 16'lı yaşlarda baba oldun kızın da mı senin yolunu izlemiş? Neyse canım bize ne :)) Ben eğlenmeme bakarım favori karakterim tabii ki de torundu:) Çok komikti ya şu siboba bakın :D (bir arabushiii diyişi vardı)Yetenekliydi de kerata harika derecede kumar oynama mı dersiniz, yetenek sizsinize katılsa 3 evetlik piyano performansı mı dersiniz, dedesi için kız ayarlaması mı dersiniz~haha
dededi için kız ayarlamak mı? Evet öğretmenini dedesine ayarlamak için ajanlık yapıyordu :)
İşte başlarda biraz şaşırdık olur mu yahu dedik sonra salla dedik gülmemize baktık, belki gözünüz de yaşarmış olabilir bazı olaylara.Ve en son da saçma bir sırıtma ile mutlu son <3 :)

Derslerden sıkıldığımda, dur bir izleyeyim de güleyim/ağlayayım deyince izleyebileceğim bir film öneriniz var mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...