Sayfalar

29 Haziran 2013 Cumartesi

Mood of the week : Boring

Hemen Hatice Translate'i devreye sokup sizin için çevireyim; sıkıldım yağğğ :)
Hehe çok ergence bir çeviri oldu :p

Evet, bu hafta hiç de güzel bir hafta değil.
Babam yokuşta düşmüş, evin yakınında olduğu için hemen gittik.İlk başta bir şeyi yok gibiydi hatta eve yürüyerek geldi sonra acısı geçmeyince hastahaneye gitti, meğer kırılmış :( 
Hem de iki yerinden. Herkes kırık olsa duramazsın falan diyordu hatta haftada 4 gün izlediğimiz Survivor'da da en çok bu cümle kullanıldı ''Kırık olsa duramazdın''. Biz de kırık yoktur ezilmiştir diye düşündük işte babam da yürüyünce daha kötü olmuş. 2 gün önce ameliyat oldu, pazartesi gelecek inşallah eve. Bu konuyu bu kadar uzattım çünkü sizde bu gibi halk arasında kalıplaşmış düşüncelerle kendiniz karar vermeyin neyinizin olduğuna direkt hastaneye gidin.

Sonra annem de babamla hastanede kaldı tabi, bir de bunun ev durumu var. Ablam da hastaneye sabah gidiyor, akşam geliyor. Yani evde bir kardeşim, laf dinlemeyen bir babaannem ve sürekli gelen misafirler kaldı :( 
Öğle yemekleri de bana kalmıştı, ki ben hayatında çayı bile bir kaç defa demlemiş, hatta sekizinci sınıfta bir denemede çay demleme aşamasını karışık olarak verip sıralayınız dediği için soruyu çözememiş, annesinden bile iş yapamaz raporu almış bir kızım :( Yaptığım tek yemek, hepsi bir çatala gelebilen yapışıp top halini almış bir makarnadır. Onu da çöp yedi zaten :)
Mesela annemin yokluğunda dolap dolmuş artık bi şey koyacak yer bulamıyoruz.Nöbetleşe bi şeyler çıkarıyoruz dolaptan :) Bir gün karpuz dışarıda kalıyor, bir gün meyveler falan :) Kardeşimde yoğurt çok yer kaplıyor diye onu dışarı çıkartmış.Yoğurt kıtlığı yaşandığı şu tarhana sezonunda ekşitmiş bi sürü yoğurdu :) 
Tabi annem gelince dolabı düzenledi. Üç kapta pilav bulundu mesela :) Ben de ''Yuh!'' dedim yani. Yemediğimizi dolaba koymuşuz sonra tekrar pilav yapmışız. Neyse annem gelince her yeri düzenledi ama ben çok üzülüyorum annem için çünkü benim kendim gibi bir kızım olsa kovarım valla :) Kadın bi yemek yapim, bir de banyo yapar geri hastaneye giderim diye gelmiş, benim yatırmam gereken faturaları yatırdı, tüm evi temizledi, yemeği yaptı bir de bizim için pasta yaptı yersiniz diye. Evde eksik yoktu ama çerez kola falan almış bizim için, babaannem için. Sonra geç kaldı tabii hastaneye giden otobüs için. Yürüyerek gitti bir de o yorgunluğun üstüne. Çok hayırsız biriyim de mi? :( Ama bundan sonra anneme yardımcı olacağım çünkü o dünyanın en iyi insanı , ve ben onu çok  seviyorum 

Bu arada sınavların açıklanmasını bekliyorum, büyük ihtimal tercih yapmayacağım ama hemen açıklansın istiyorum. ÖSYM duy sesimi, YGS'deki hızını bu sefer de göster ;)

Bu arada ben bir kaç resim paylaşayım sıkıldım diye girmiştim, bir sürü konuşmuşum artık bi dahaki sıkılmamda bu kadar çok konuşmazsam paylaşırım :)


Yeğenimden size kocaman gülücükler :)

22 Haziran 2013 Cumartesi

Bloglovin in in :)


Şu sıralar herkes Bloglovin takibi koyduğu için ben de koydum sürü psikolojisi işte :) Niye yaptığımızı da anlamadım ama Bloglovin'i hiç sevmedim :( Zaten değişiklik bana ters hala Facebook'un ilk halini özlüyorum:)
Neyse umarım bi değişiklik olmaz 1 Temmuzu bekliyorum, gene son anda yapmışım değişikliğimi :)

Bloglovin'de takip için ; Tıklayınız :)

Bu arada bu günkü Fen Sınavı'na geç kaldım.Buraya kadar normal tabii ama bundan önceki sınavlarda geç kalanlara tepkim aynen ''Ya insan bu sınava da geç kalır mı? Ne sorumsuzlar var'' gibi oluyordu :)
Hayır her yere geç kalan ben bile sizden önce geliyorsam, oturun ağlayın halinize gibi ya da :) Evet, bu gün de ben geç kaldım.Evet, şom ağızlıyım ve evet, kınadığım her şey başıma geliyor :))

Ah kafiyeli olsun diye koyduğum o saçma başlığa hitaben : Bloglovin OUT

+NOT : Bu tür İnternet isimleri, kullanıcı isimleri bulmada en kötü kendim olduğumu düşünürdüm ama bu tacı gururla sana devrediyorum Bloglovin'cim :)

17 Haziran 2013 Pazartesi

I'm busy about Birdie Buddy !!


Aslında başlık birazcık kafiyeli oldu diye öyle oldu.Tüm vaktimi Birdie Buddy ile geçirmiyorum :) Sadece şu sıralar arada izlediğim dizi olur kendileri.Zaten benim gibi birinin full time dizi izleme lüksü yok değil mi? :) 11. bölümündeyim şu an bu diziyi de sevdim bana God of Study'yi hatırlattı biraz.Konusu bakımından değil tabii ama çok fazla ön plana çıkmayan bir aşk (şu ana kadar), aynı tiplemeli ve kendi sistemleriyle eğitim veren öğretmenler, farklı konularda da olsa bir eğitim süreci... Ben böyle yapımları izlemeyi daha çok seviyorum en azından bir şeyler öğreniyoruz :) Bu diziden sonra da acayip spora merak saldım ama öyle bi kaç km koşayım, jimnastik hareketleri yapayım gibisinden değil baya profesyonel olmak gibi :) Ama golf dalında değil çünkü filmin aksine Türkiye sınırları içinde golfün zengin sporu olduğunu düşünüyorum hala :) Çünkü ülkemizde fazla oynanan bir spor değil hele benim şehrimde bi golf sahası bile yoktur varsa da bilmiyorum :)
Ben de tam o sırada oynanan tenis maçlarıyla tenise taktım kafayı :) Zaten Playfull Kiss'i izlerken de tenis öğrenmek istemiştim hadi bakalım şu sınav sonuçları bi açıklansın ona göre bu isteklerimi bir yıl daha erteleyebilirim sanırım.
Bu arada dizinin sonunda kötü bir şey oluyormuş sanırım korka korka izliyorum desem yeridir :)

İkinci bir bu arada 3 sınava girdim kaldı 2 aslında şu an ders çalışıyor olmam lazımdı çünkü Matematik çok iyi geçmedi onun için Edebiyat ve Coğrafya çok iyi geçmeli.Çok ilgilendirmese de Sosyal ve Dil de iyi geçmedi zaten Dilden çok bi şey yapabileceğimi düşünmüyordum ama Sosyal daha iyi geçer sanıyordum neyse önemli değil onlar benim alanım değil.Biraz bencilce olacak ama tek olumlu yanı kimsenin Matematik sınavının iyi geçmemesi sıralama açısından.A bir iyi yanı daha var tanesine 25'er lira verdiğimiz kırtasiye kutusu :) Şimdi resmini çekmeye erindim ama görmeniz için Google'dan alayım bir tane ;


İşte böyle bi şey en çok da silgilerin Faber Castell olmasını sevdim evde her yer bu silgilerle dolu :) Bu arada bir çağrıda da ben bulunayım ÖSYM'ye.Bu peçeteler yetmezz !!! Hele benim gibi 9 ay grip olan bir insanın kabuslarına girer.Tamam 26 lira verelim (eziklik diz boyu) ama çoğaltın şunları.Neyse ki ben YGS'de de bu sınavlarda da grip değildim :) Ama dün biraz boğazım ağrıyordu lütfen korktuğum başıma gelmesin :( 

Son olarak inşallah pazar günkü sınavım iyi geçer de kurtulurum şu sınavlardan.Aslında cumartesi de gireceğim ama onu adamdan saymıyorum :) Neyse bana şans dileyin :)

7 Haziran 2013 Cuma

Sınavda değil yolda yorulacağım :) [LYS]



Evet çünkü tam beş sınava da kayıt yaptırdım.Çok zekiyim değil mi? :) Biri olmazsa biri olur mantığıyla :p
Aslında bu sene tercih yapmayı düşünmüyorum çünkü çalışmadım :( Zaten babam da dedi sen okuluna git seneye tekrar hazırlanırsın.Okul+ ders birlikte yürümüyor bende, çok yoruluyorum çünkü.Neyse ne diyorduk beş sınava da kaydoldum.Niye mi?
3 yıl boyunca sayısalcıydım, hadi son sene bıraktım ama Fen sınavına girmezsem ayıp olurdu.
Şu an TM'ciyim. O yüzden LYS 3 ve LYS 1'e gireceğim zaten.
Tarih'i seviyorum ve de yazılılardan yüksek alıyordum diye Sosyal sınavına da yazıldım ama şöyle bir Felsefe, Coğrafya ve Tarih sorularına bakayım dedim full bilgi.Sonra çaktım benim gördüğüm YGS Tarih'iydi değil mii ? :))
Son olarak Dil var.Benim İngilizce'm çok kötü değil yani iyi diyebiliriz :) Ama iyi olan gramerim değil konuşmam.O yüzden bu sınava kaydolarak cüretkarlık yaptığımı kabul ediyor ama ağzımın payını sınav esnasında alacağım için çok da tepki göstermemenizi rica ediyorum :))
Ama artı yünleri de var insanda sınav stresi falan kalmaz, zaten yoktu da kırıntısı bile kalmaz :) Hatta sınava girmek rutin bi iş haline gelir benim için ^^
Bir diğer artı yönü de bu kadar resmi bir sınavda ölümüne sallayabilme özgürlüğü ^^ Özellikle Sosyal sınavında bol bol sallayacağım :) İşte tek yazılmasaydım dediğim nokta benim yapamadığım soru başına insanların yaptıkları sorular değerlenecek :/ Ne yapayım, bencilim ben :)

Neyse bana şans dileyin :) Çünkü bu sene tercih yapmayacağım desem de şehrimdeki üniversiteye İng. Öğrt. açılmış belki de giderim :)

6 Haziran 2013 Perşembe

Zorluklara Karşı KENDİNİ ATEŞLE


Kitabın yazarı Cengiz Erşahin
Evet yanlış değil resimde 135. baskı yazıyor.Benim okuduğum ise 270. baskı.
1. basım 2007'de 270. basım ise 2010'da.Yani 3 yılda 270 kez basılmış bir 3 yıl daha düşünürsek :) Yok canım o kadar değildir.Ama kitabın albenisi 'Kitap İade Garantisi' ve çok çok uygun fiyatından geliyor.Kitabı kendim almadım ama görsem alırdım muhtemelen :) 
Bu arada uygun fiyatlı falan diye kalitesiz sanmayın.Normalde kişisel gelişim kitaplarını sevmem evde de en çok bu tür kitaplar var ama ilk bitirebildiğim kitap bu oldu çünkü zaten 141 sayfa çerez gibi.İçeriğinde de onu yapın, bunu yapın gibi emreder bir dil yok.Ayrıca anlatılanlar bir çok güzel ve etkileyici hikayelerle harmanlanmış.Dili çok sade ve akıcı, cümleler kısa bu da herkesin okuyabilmesi açısından doğru çünkü bi kişisel gelişim kitabını uzun ve süslü dilinden dolayı yarım bırakmış biriyim oradan biliyorum :)
Bir de ben kitaplarda beğendiğim kısımların altını çizmeyi severim ama düşündüm de test kitabı gibi olacak her yer çizili, vazgeçtim ama beğendiğim sözleri not ettim onları paylaşayım;


  • Doğru dürüst ayakkabınız mı yok? Ayağı olmayan insanlar var.
  • Köprülerinizi yakın ve geri gitmek yok deyin!
  • Hayatın nokta koyduğu yere soru işareti koymayın!
  • Eğer intikam peşindeyseniz, iki mezar kazın!
  • Düşman en iyi vuruşunu yapsa bile seni en fazla yere serebilir ama seni içten yıkamaz.Bu senin seçimin.
  • Hayallerinizi takip edin, tavukların sözlerini değil!
  • Başarısızlık istemiyorsan başarmayı deneme!


Bir de insanlar bu kitapla ilgili ne demiş bi bakalım :)
  • Bir kitap insanı hem ağlatıp hem de kahkahalarla güldürebilir mi? İşte bu böyle bir kitap.
  • Okuduğum kitapların önemli yerlerinin altını çizerim. Ama kitabınızı bitirdiğimde yarısından fazlası çiziliydi. Her bir cümlesi anlam ve duygu yüklü. (Bu kız da benden:))
  • Hayatımı geri dönüşü olmayan bir şekilde tahrip ettiğimi düşündüğüm bir anda kitabınız ilaç gibi geldi. (Fazla mı abartmış?)
Yani şöyle bi silkineyim kendime geleyim diyorsanız zaten neredeyse herkes okumuş uygunda fiyatlı alabilirsiniz.Ama çok çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Zaten bendeki etkisi de 5dk. sürüyordu :) Ama sanırım sorun kitapta değil bende :)

3 Haziran 2013 Pazartesi

Hisseli Hikayeler~~

YAVRU KARTAL
Bir zamanlar, büyük bir dağda kartallar yuva yaparlarmış.Bir kartal da dört tane yumurtası ile bu dağda yaşıyormuş.
Bir gün bir deprem olmuş ve yumurtalardan bir tanesi dağdan yuvarlana yuvarlana vadide yer alan bir çiftliğe kadar düşmüş.Bu çiftlik bir tavuk çiftliğiymiş.
Çiftlikteki tavuklar, bu değişik ve normalden büyük yumurtayı sahiplenmeye karar vermişler.Yaşlı bir tavuk bu yumurtayı ve içinden çıkacak yavruyu koruması altına almış.
Geçen günlerden sonra küçük kartal doğmuş.Çevresinde tavukları görmüş ve kendini bir tavuk zannetmiş.Bütün tavuklar da ona bir tavuk gibi davranmışlar.Ailesini de çok seviyormuş.İçinden bazen, 'Ben kimim?' sorusu geçiyormuş.Ama o bir tavukmuş.Bunu böyle bilmeliymiş.
Bir gün çiftlikte oyun oynarlarken, yukarı baktığında bir grup kartalın özgürce uçtuklarını görmüş.'Aman Allah'ım, ne kadar güzel uçuyorlar.Ben de onlar gibi uçmayı çok isterdim.' demiş.Tavuklar, bu düşünceye hep birlikte gülmüşler.'Sen bir tavuksun ve tavuklar uçamazlar.' demişler.Küçük kartal, artık daha sık gökyüzüne bakıyor ve uçan kartallar gibi uçmak, özgür olmak istiyormuş.Ne zaman bu düşüncelerinden arkadaşlarına, ailesine bahsetse, hep şu cevabı alıyormuş.'Sen bir tavuksun.Bırak bu hayalleri.'
Zamanla, küçük kartal da bu düşünceyi kabul etmiş.Hayal kurmaktan vazgeçmiş ve hayatını bir tavuk olarak yaşamaya karar vermiş.Ve hayatının sonu geldiğinde de bir tavuk olarak ölmüş.

Hayallerinizi takip edin, tavukların sözlerini değil.

____________________________________________________________________________

BİN AYNALI TAPINAK
Hindistan'da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış 'Bin Aynalı Tapınak' adlı görkemli bir tapınak vardı.Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı ve tapınağın merdivenlerinden çıkarak'Bin Aynalı Tapınak'a girdi..
Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü.Korkarak tüylerini kabarttı; kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı; korkutucu hırıltılar çıkartarak dişlerini gösterdi.Ve bin köpek de tüylerini diktiler, kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp dişlerini gösterdiler.Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı. Ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı.
Bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı.O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp 'Bin Aynalı Tapınak'a girdi.Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi.Kuyruğunu salladı; neşeyle oradan oraya zıpladı ve köpekleri oynamaya çağırdı.Bu köpek tapınaktan çıktığında dünyanın dost ve sevecen köpeklerle dolu olduğuna inanıyordu.

_____________________________________________________________________________

Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan, kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az bir miktar para ile yanına hiç bir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş.Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş.Bir çığırtkan, avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
'Tiyatro! Gelin! Kaçırmayın! Bu akşam Tiyatro!' Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş.Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Akşam olmuş, başlamış merakla oyunu izlemeye.
Oyun bitmiş, herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış, izlediği muhteşem oyunun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz edilmiş. Adamsa, 'Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onula bir şey konuşmam gerek.' demiş.
Seyrettiği oyunun etkisiyle müdürü ile konuşmuş ve buranın bir parçası olmak için ne iş olursa olsun çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralar bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş. 'İşte burayı temizle.' Eğer beğenirsem seni işe alırım.' demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevkle temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür olayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş:
                'Tamam, seni işe alıyorum.'
                'Fakat benim yatacak yerim yok.'
                'O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.'
İstediği olan tiyatro tutkunu huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür:
                'Adın neydi senin, buraya yazalım...' demiş.
Aldığı cevap ise;
                'William! William Shakespare!' olmuş.

__________________________________________________________________________

Bu hikayeler şu an okuduğum kitap olan Zorluklara Karşı Kendini Ateşle'den...

Hikayeleri nasıl buldunuz? :)

Korelilerle Sohbetler... :) #2


Bunun İLK yazısını orijinal yani İngilizce yazmıştım bazılarını da kendimce çevirmiştim ama şimdi Türkçe yazasım geldi :) Artık içimden hangi dilde yazmak gelirse :p

Ben: Uzun süredir görünmüyordun ? 
YCK: Çünkü sınavım vardı
Ben: Benim de çok sınavım vardı.Özellikle matematik
YCK: Oh! Çok kötü (Üzülme sembolü koymuştum herhalde o yüzden dedi :)) 
Ben: Sen çalışkansın değil mi.Bence öyle.Fakat Kore eğitimi çok zormuş
YCK: Evet, doğru.Ülkemizin eğitimi çok sıkı ve zor
Ben: Bütün Korelilere iyi şanslar
YCK: Oh ^^ Teşekkürler
Ben: Örneğin pazartesi matematik yazılın var ve sen hiç bir şey bilmiyorsun.Birinci ve ikinci yazılıların berbat, ne yaparsın?
YCK: Hiç bir şey yapmam ve diğer sınav için hazırlanırım
Ben: fakat bu son matematik yazılısı :)
YCK: Cidden mi? Neden? (Son işte kızım napim :))
Ben: Üç kere olur.Birinci ve ikinci bitti bu üçüncüsü
YCK: Cidden mi? Oh! Matematik yazılısına hazırlandın mı? (hazırlanmadık dedik ya)
Ben: Henüz değil.Hazırlanacağım
YCK: Neşelen!
Ben: Sizin eğitim sisteminizde A, B, C mi var; 90, 100 mü?
YCK: 90, 100...
Ben: Burada da ... Birinci matematik notum 30 ikincisi 36 idi.Kötü mü? (bi de soruyorum)
YCK: Arkadaşlarının notları nasıl?
Ben: Benden daha iyi...
YCK: ve sizin sınıfınızın ortalaması düşük mü yüksek mi?
Ben: Yüksek :( 60-70 civarında...
YCK: oh......
Ben: Neyse unut beni :) Senin normal notun kaç? Benim için 70...
YCK: Benim için, benim okulumun normal notu 90 ya da 95
Ben: Gerçekten mi? Wow.Fakat eğitiminizin zor olduğunu söylemiştin, nasıl bu notları alabiliyorsunuz? 
YCK: I don't know kk (gülersin tabi)
Ben: Seni kıskandım :) Eğer Türkiye'ye gelirsen senin notların 100 100 100 olur (herhalde o anın şokuyla söyledim.Kendime kızdım şu an bu ne yalakalık :))
YCK: Teşekkür.Fakat orada olacağım ve senin matematik sınavına yardım edeceğim.
Ben: Haha teşekkürler
YCK: I'm serious
Ben: OK. U have 2 days 2 come here XD
YCK: kkkkkkkkkk Are you serious ? (noldu canım yemedi mi?)

Amaan gerisi öyle gidiyor işte benimki de işmiş.Konuşacağına git ders çalış :) Bu arada berbat notlarımı buraya da yazdım ama 10. sınıf canım o :)) Ama şimdi notumu bile bilmiyorum, sınıfta kalsam haberim olmayacak :) I'm lazy but my teacher lazier than me :o

Bu arada bu diyaloğu eğitimle ilgili olduğu için paylaştım.Bence bu konu merak ediliyor en azından ben ediyorum :)) Genellemeyelim ama ort. notları 90-95 olduğuna göre boşa kürek sallamıyolar demek ki :)

Neyse ben gideyim de ders çalışayım diyeceğim ama en iyisi gideyim de yatayım çünkü saat şu an 00.35.Ya da biraz daha vakit öldüreyim en canisinden :) Sonuçta 13 gün sonra olan LYS'ye girecek olan ben değilim :(

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...