Sayfalar

21 Mart 2016 Pazartesi

KLASİK FİLMLER

Kendim hakkında en rahatsız olduğum konulardan biri az film izlemem olduğuydu. Aslında film izlemeyi seviyorum ama iki saat boyunca oturup filmi izlemek sıkıcı geliyor biraz. Tabi üniversiteye başlayınca güncel filmlere daha çok gider oldum arkadaşlarım sayesinde. Sıra o klasik, herkesin izlediği izlemese bile adını ve konusunu bildiği filmlere geldi. Oda arkadaşlarımla haftada bir film izleme kararı aldık. Haftada bir az tabi yine ama en azından diyelim :)

İlk filmimiz geçen seneden beri hep izlemek istediğimiz ama bu seneye kalan Ölü Ozanlar Derneği
En iyi senaryoda Oskar almış. Herkesin izlemesi gerekir tabi özellikle Eğitim Fakültesinde okuyanların. Ancak 1989 yapımı olması itibariyle biraz eski kaldı. Eski filmler günümüzde izlenmez gibi bir şey değil de orada işlenen konu, olaylar, düşünceler değişiyor zamanla. 
Ancak eğitimle ilgili anafikir zamansız tabi ki :)
Bu aradaa Kendall Jenner'in geçenlerde bu filmin fotoğrafını paylaştığını belirtmek isterim. Dedikodu yapmak gibi olmasın ama bence o da yeni izledi :D
7.5/10

Aynı günün sonunda ise;
Leon The Professional
İşte buna bayıldım! Konusunu falan da biliyordum bu kadar seveceğimi düşünmemiştim. Ama en sevdiğim filmlerde ilk üçe girer hatta zamanla bu etkisi devam ederse en sevdiğim film olur yani :)
O zaman bir replik gelsin;
Mathilda: Leon, hayatını kazanmak için tam olarak ne yapıyorsun?
Leon: Temizlikçiyim.
Mathilda: Yani bir tetikçi misin?
Leon: Evet.
Mathilda: Bu harika.
10/10

Son klasiğimiz ise Amelie oldu. Arkadaşlarım bunu çok beğenmese de ben sevdim. Başları güzeldi ama evet biraz yavaş ilerliyor. Paris sokakları çok tatlıydı. Ve Fransızca öğrenmek istediğimi yeniden hatırlattı bana :) 
6.5/10

Eveet, son haftanın klasikleri bunlardı. En azından "izlemedim" demeyeceğiz :) Bir de bunları izlemeyen bir tek ben mi varım ya lütfen yorum yazın :) Belki bir sonraki filmimiz bir Hint klasiği olan "Milyoner" olur. Ve evet onu da izlemedim!


18 Mart 2016 Cuma

Ben Bu Aralar

Ben "Ben Bu Aralar" yazılarını okumayı çok severim. Hep de yazmak istemiştim ama farklı bir başlık bulmaya çalışıyordum. Bir çok başlık denedim ama hiçbiri içime sinmiyor dedim bari klişe olsun ama güç olmasın ben de herkesle aynı başlığı kullanayım :)
Bu yazıya da uzun bir giriş yaptığıma göre Welcome to blog diyorum kendime :) Uzun süredir yazı yazmadığımın farkındayım. sorry!

Öncelikle bu aralar ülke olarak hiç iyi halde değiliz. 3 defadır kalbimizden vuruluyoruz. Hangi düşünce sınavdan yeni çıkmış gencecik insanların ölmesine sebep olabilir? Hangi düşünce bir insanın canı eder? Orada hepimiz olabilirdik, hepimiz o durakta bekleyebilirdik. Umarım bu son olur çünkü artık hiçbirimiz yeni acılara tahammül edemeyiz.

Dizi olarak 2 Broke Girls'ü izliyorum. Caroline karakterinin iş konusundaki davranışları bana itici güç oluyor :) Bir de sanırım 1 saatlik dizileri izlemek bana yorucu geliyor, 20 dakika ideal ;) Ama 2 Broke Girls'de yeni bölüm beklediğim için yakın zamanda New Girl'e de başlayabilirim. Bir de 2 Broke Girls'ü yeni baştan İngilizce altyazı izlemeye başladım İngilizce'm gelişsin diye :)
İngilizce demişken dilimi geliştirmek için tamamen İngilizce bi blog yazmayı da düşünmüyor değilim ama ileride belki :P

Bu resim benim mottom olmuş durumda. Her yere bu resmi koymaya çalışıyorum. Aslında ben çok tembel olsam da çalışmaya da çok şevkli biriyim :) Öncelikle size telefonumu kaybettiğimi söyleyeyim. Mersin'e gelirken otobüste unuttum sonra da bulunamadı tabi. Ama babam bana sürpriz yapıp yeni bir telefon almış :) Evde beni bekliyor kendileri 15 gün sonra kavuşacağım. 
Ve resimle alakalı olan kısmına gelirsek bu sorumsuzluğumdan sonra kendimi biraz cezalandırdım. Para harcamalarımı kısıtladım. Bir de artık çalışma deneyimi yaşamak istiyorum. 21 yaşındayım ve hiç kendi paramı kazanmadım. İş ilanlarına bakıyorum başvurabileceğim işler var oyun ablalığı falan gibi. PDR de okuyorum çocuk psikolojisi dersi gördüm. Bana uygun bence ama cesaret edemiyorum. Daha önce hiç çalışmadığım için yapabilir miyim bilmiyorum. Bana biraz cesaret verirseniz hiç fena olmaz ;))

Dinlediğim müzikleri de yazının aralarına serpiştireyim;

Kore dizisi olarak da Descendats of The Sun a başladık. Yeni bir dizi zaten ve çok güzel. Başrol erkeğimiz asker ve kızımız doktor. Asker-doktor yakıştırmasını onlar da düşünmüş demek ki.
Ben tek başıma ise eski bir dizi olan You Are Beautiful u izliyorum. O da güzel zaten izlemeyen bir ben kalmıştım :) 
Diğer arkadaşımla da zorla başlattığım Dae Jang Geum u izliyorum :)) Ama hiç bir yerde Türkçe altyazı bulamadım hep dublaj :( Siz biliyorsanız söyleyin bana da :)
Evet Kore dizilerinde işler karışık :)

Çok fazla hayal kurduğumu milyon kere söylemiştim ama hayal kurmak da bir yere kadar artık hayallerimi gerçekleştirmek için somut adımlar atmalıyım. Mesela milyon tane yapmak istediğim şey var ama onlar bile yazılı halde değil. 
Bilgi de öyle bence. O kadar çok şey biliyoruz ki artık haddi yok. Artık bilgilerimizi eyleme dökmek ve hem kendimize hem de başkalarına yararlı hale getirmek zorundayız.


Evi ve evdekileri çok özledim özellikle gel fotoğraf çekilelim dediğimde yanağını yanağıma yapıştıran yeğenimi ^.^

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'ni bitirdim, başlarda beğenmemiştim basit gelmişti ama sonlara doğru bayıldım. Hatta yazısını yazacaktım ama İnternet'te yazmayan kimse kalmadığı için benim bir farkım olsun dedim :) Ama bu kitabı okurken de salaklığımı konuşturdum ve kitap bitmeden katilin kim olduğuna baktım ve tahmin ettiğim kişiymiş :))
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi bitince Eşref Saat'e başladım. Deneme okumayı çok severim ancak bunu sevmedim gibi.

Kısaca bu ay fazlasıyla Birdy dinledim.

Bu zamana kadar yazacak bir şey bulamadığım için yazmıyordum ama yazacak daha çok şey varmış :) Neyse daha fazla uzatmayayım, siz neler yapıyorsunuz?




3 Mart 2016 Perşembe

Filtrelerden Mesaj Var!

Instagram’ın hayatımıza girmesiyle neredeyse fotoğrafçılığın da tanımı değişti. Artık herkes birer “photographer”. Bu durum her ne kadar profesyonel fotoğrafçıları kızdırsa da zaman geçtikçe çok başarılı işler çıkaran amatör mobil fotoğrafçılar da çoğaldı. Yoksa filtreler mi demeliyiz? :)
En sık kullandığınız filtrenin, aslında takipçilerinize yaşamınızla ilgili minik ipuçları verdiğinin farkında mısınız?
Gingham:
Neşelisiniz, enerjinizi gün ışığından alıyorsunuz.
Moon:
Sanata aşık, iflah olmaz bir romantiksiniz.
Lark:
Muzipliklerinizle nam salmışsınız.
Reyes:
Entelektüel bir kişiliksiniz.
Slumber:
Doğa ve şehir manzaralarını seviyorsunuz.
Crema:
Yemeye içmeye bayılıyorsunuz.
Ludwig:
Kendinizi seviyorsunuz, Selfie sizin işiniz.
Perpetua:
Kapalı mekanlarda daha fazla zaman geçiriyorsunuz.
Amaro:
En sevdiğiniz soru: “Akşama planın var mı?”
Mayfair:
Doğa gezileri, yaz tatilleri sizden sorulur.
Hudson:
Şehri ve sokakların ruhunu keşfetmek sizi heyecanlandırıyor.
X-Pro II:
Eve kapanmak hiç size göre değil.
Hefe:
Sizin için mutluluk doğada!
Filtre kullanmaktan hoşlanmıyorsanız, “Sevdiklerimi de filtresiz, olduğu gibi takip etmek en güzeli” diyorsanız henüz seçenekler bitmedi:


Bir boomads advertorial içeriğidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...